17 Ocak 2009 Cumartesi

CAN ALICILAR – CAM KIRICILAR

İsrail’in saldırıları bir cama benziyor. Camın arkasında da o camı, “camcı”ya yaptıran adam var. Sen de, elindeki sapan yardımıyla o camı kıracak olan veletsin. İşte tam da burada, nişan alınacak, hedef bellenecek “şey”in, “gez-göz-arpacık”ın hizasına gelecek olanın, o camın arkasındaki adam olması gerekli. Elbette taş önce cama çarpacak. Belki ilk denemelerde cam kırılmayacak ya da sadece cam kırılacak. Camı kırılan adam, her seferinde, her denemende daha da ürkecek ve daha zor kırılacak bir cam yaptıracak. Daha önce herhangi bir camcıya yaptırabildiği camı, artık sadece işinde usta olan camcıya yaptıracak. Diğer camcılara da evin kalan ufak cam işleri kalacak. İşte burada, çulsuz kalan diğer camcılar da Kemal Sunal’ın bir filminden alıntı ile o camı kırmak için taşları kuşanacak.

ŞİMDİLİK UFAK TAŞLAR ATILIYOR CAMA
Şimdilik ufak taşlar atılıyor cama, kum-çakıl… Çünkü camcıların içinde hala bir “acaba(?)” var. “En azından, arada bir de olsa bir çerçeve işi veriyor adam, 3–5 kuruş da olsa bir şeyler giriyor cebimize” monologuyla ve dahası diğer camcılara da “pek güvenmediğinden” biraz yavaş atıyor taşları, ufak taşlar seçiyor.

PARASI OLANA SAĞLIK, PARASI OLANA EĞİTİM
Fakat Latin Amerika’da da “halktan yana” partilerin iktidar olmalarından önce gerçekleşen yıkımlar burada da yaşanınca; Temel Demirer’in sözüyle, “Çöpçüler sabahleyin, çöplerle birlikte insan ölülerini de toplamaya…” başladığında, yeni sağlık yasası uyarınca sağlık ocakları kapatılıp, “parası olana sağlık” uygulaması tam anlamıyla yerleşince, özelleştirileceği GATS antlaşmasıyla taahhüt edilen 20 küsür kamusal kurum ve hizmetten biri olan eğitim, sadece “parayı verenin düdüğü çalabileceği” bir alan olunca, nüfus idaresi de dâhil olmak üzere, devletin her kademesi – Tahsin Yücel’in “Gökdelen”inde yargı da özelleşiyor- özelLEŞtirilince… yerden alınan, dahası sökülen taşların boyutları da büyüyecek, cama çarmpa hızı da artacak. Taşlar camı sarstıkça, arkasındakinin korkusu, taşı atanların umudu artacak; ki hiç de uzak değil.

CAM KIRICILARI
O cam artık öyle bir kırılmalı ki, ya bir daha yaptıracak kimse kalmamalı, ya da bir daha yaptırmaya kimse yanaşmamalı. İşte bu taşı fırlatacak olan “geçmişin camcısı” ve şimdinin hem “camcı” hem de “taşçı”sının kazanacağı bilinç, donanacağı bilgi budur. Tabi bu bilgi kitaptan alınmaz, bizzat taş atma eyleminde edinilir, içsel hale gelir. Ne bilinç ne umut ne eylem tek başına bir işe yarar, nasıl doğada tek başına var olamayacağının bilincine varan ilkel insanlar ortak bir mücadele vermişlerse, şimdi de “Bu şartlarda yaşanmaz” diyenlerin bir araya gelmesi “beynelmilel can kıyıcıları”nın karşısına “beynelmilel cam kırıcılarını” çıkarır.

İSRAİL CANLARA KIYMAYA DEVAM EDİYOR
İsrail Savunma Bakan Vekili Matan Vilnai İsrail ordu radyosundaki konuşmasından naklen: “Kassam roket saldırıları şiddetini arttırdıkça ve roketler daha uzun alana ulaştıkça, Filistinliler kendilerini daha büyük bir shoah’a (soykırım’ın İbranicesi-y.n.) hazırlasınlar çünkü kendimizi savunmak için bütün gücümüzü kullanacağız” (Soner Torlak, 29 Aralık 2008, Sendika.org)

FİLİSİN’DEKİ ELEKTRİK, SU VE KANALİZASYON SİSTEMLERİ İŞLEVSİZ
Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve ölmeye devam ediyor, binlerce kişi yaralandı ve yaralanmaya devam ediyor, binlerce kişi de evsiz kaldı, elektrik, su ve kanalizasyon sistemleri işlevsiz durumda ve İsrail, Filistin’e gelen yardım malzemelerinin de geçişine izin vermiyor.

İSRAİL PROTESTO EDİLİYOR

Türkiye’nin dört bir tarafında halk, İsrail’in saldırılarına tepki gösteriyor. Mersin’de de yurt geneline paralel olarak eylemler sürüyor. Demokratik kitle örgütleri, her akşam saat 6’da taş binanın önünde toplanıp, işgali protesto ediyor. Buna binaen de Mersin Barosu da dâhil olmak üzere pek çok kurum da İsrail’i kınadı. Mersin Üniversitesi’nin de, Yenişehir ve Çiftlikköy yerleşkelerinde öğrenciler İsrail’i protesto etti. Mersin’de derdini anlatmaya çalışan köylüye “Ananı da al git” diyen Tayyip bakın ne diyor: “O bombaların altında ölen çocukların ahı yerde kalmayacaktır. (İsrail) o savunmasız kadınların, anaların gözyaşında boğulacaktır.”
Hükümet göstermelik, evet “hakikaten göstermelik” bir açıklama ile kınıyor İsrail’i. Tabi buna”inanmamak için” 1001 sebebimiz var. Bellekleri tazeleyelim; Recep Tayyip’in, İsrail’in önceki saldırılarından biri esnasında; 2002 yılındaki sözleri:
“Bu terör karşısında Türkiye’nin İsrail’le imzaladığı M-60 tanklarının modernizasyonuna ilişkin anlaşmayı askıya alması gerekir.” (Tayyip Erdoğan, 5 Nisan 2002, aktaran Can Dündar)
“Eğer mevcut hükümet Türkiye’nin gücünün farkında değilse yazıklar olsun. 700 yıllık Türkiye, tanklarını modernize etmek için 50 yıllık İsrail’e muhtaç oluyorsa, bu kara kara düşünülmesi gereken bir unsurdur.” (Tayyip Erdoğan, 11 Nisan 2002, aktaran Can Dündar)

İSRAİL’DEN YILLIK 400 MİLYON DOLARLIK SİLAH ALIMI
İktidar olduktan sonra ise anlaşılan o ki, “durum” değişti.
“2002 yılında iktidara geldikten hemen sonra İsrail'le daha önceki hükümet döneminde yapılan 700 milyon dolarlık tank modernizasyonu ihalesine yeşil ışık yakan AKP iktidarı, İsrail'den silah alımı konusunda yıllık ortalama 400 milyon dolarlık toplamla önceki hükümetleri de geride bıraktı.

KONYA HAVA ÜSSÜ 15 KEZ KULLANDIRILDI
Türkiye’nin hizmetleri bununla bitmedi. 2001 yılından bu yana 15 kez gerçekleştirilen ve Konya Hava üssü’nün kullanıldığı Türkiye-İsrail-ABD ortak hava tatbikatları, emperyalizmin bölgeye dönük tecavüzlerinin planlandığı kilit askeri toplantılar haline geldi

183 MİLYON DOLAR CASUS UÇAKLARA, ANTLAŞMALAR DA CABASI
(…)Bu projeler arasında en önemlisi ise 2004 yılında alımı yapılan Heron'lar yani "casus uçaklar"dı. Sadece Heron alımında AKP, 183 milyon doları İsrail'e akıttı.15 Temmuz 2004’te Türkiye ile İsrail arasında Ehud Olmert’le Ankara’da, tarımdan tohumculuğa, hayvancılıktan sulamaya, kimyadan enerjiye, telekomünikasyondan turizme, güvenlik ve çevre teknolojilerinden danışmanlığa kadar, oldukça geniş bir alanda işbirliği ve ticaret geliştirilmesi anlaşmaları imzaladı.

LÜBNAN’A ASKER GÖNDERİLDİ
(…)Türkiye'nin İsrail'i sevindiren bir icraatı da Lübnan'a asker göndermek oldu. İsrail ordusunun bozguna uğraması üzerine, yine İsrail'in çağrısıyla, BM Güvenlik Konseyi Lübnan'a asker gönderilmesi için harekete geçti. Türkiye de 261 kişilik Türk İstihkâm İnşaat Bölüğü'nü İsrail'den esirgemedi. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, gelişmeyi sevinçle karşıladı. "Türkiye'nin Ortadoğu'da örnek ülke" olduğundan bahsetti. AKP hükümeti tüm bunlara rağmen asker göndermeyi "arabuluculuk" misyonu olarak gösterdi.
(…)13 Kasım 2007'de İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Cumhurbaşkanı Gül'ün "davetlisi" sıfatıyla Türkiye'ye geldi ve TBMM kürsüsünde konuşma yaptı.” (Soner Torlak, 29 Aralık 2008, Sendika.org)


TÜRKİYE-İSRAİL ARASINDAKİ SANAYİİ İŞBİRLİĞİ 1,8 MİLYAR DOLAR

“Geçen yıl itibariyle Türkiye ve İsrail arasındaki savunma sanayii işbirliği 1,8 milyar dolar…” (Lale Sarıibrahimoğlu, Taraf)

Antlaşmalar halen yürürlükte,
Türkiye’nin İsrail’le 167 milyon dolarlık silah alım anlaşması (var) ve İsrail şirketlerine havacılık istihbaratı sistemleri için 141 milyon dolar (ödeyecek) … Demek “bombaların altında ölen çocukların ahına, savunmasız kadınların gözyaşına” sebep olan bombalarda Türkiye’nin de maddi katkısı var. (Can Dündar, Milliyet, 6 Ocak 2009)

Savunma Sanayi İcra Komitesi (SSİK), RF-4E uçaklarına yerleştirilecek pod ihalesini, bir önceki ihaledeki yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve ürünü reddedilen İsrailli Elbit firmasına verdi. İhaleyi kazanan İsrailli firmanın, önceki ihaleyi de kazanan El-Op şirketler birliğinin alt firması olduğu ortaya çıktı. (Hürriyet, 4 Ocak 2009)

“Gazze’deki vahşet karşısında İsrail’le imzalanan silah anlaşmasını iptal etmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna, hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in cevabı: “Ülkeler arasındaki işbirliği nedeniyle askeri bağların koparılması söz konusu olamaz. İsrail’le askeri işbirliği, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına hizmet etmektedir.” (aktaran Can Dündar)




----------------------------Serdar ------------------------------

16 Ocak 2008
Mersin

Hiç yorum yok: