3 Eylül 2008 Çarşamba

Müzik yorumları - İsmet ALICI

Müziğin şiirden ve diğer sanat eylemlerinden daha büyüleyici dokusu vardır. Bir müzik parçasıyla dinleyicinin uzaklara dalması veya içine gömülmesi ezgiye göre ritimle dans etmeye başlaması sık görülen olaydır. Müziğin etkileyici gücü daha fazladır. Bugün müziğin bu etkileyici yanını çoğu müzisyen dıştalamaktadır. Popüler parçalar yapmak uğruna sanat terk ediliyor.
***
Müziğin tek partili (tek sesli) sistemden çok partili sisteme geçmesi toplumun siyasallaşmasıyla ilgili bir sorundur. Bu geçiş aynı zamanda bütünlüğü çelişkileri ve çatışkılarıyla verebilmek için gerekliydi. Burjuva devrimleri sırasında çok partili (çok sesli) sistemi savunan burjuvazi bugün tek partili sistemi savunuyor. O günlerde işçi sınıfını ve köylülüğü yanında görmek isteyen burjuvazi, iktidara yerleştiğinde iktidar ortakları aristokrasi ve tüccarlardı. Bugün işçi sınıfı ve köylülük, burjuvazinin en büyük düşmanları. Artık aristokrat ve tüccar pek ortağı kalmadı. Çok sesli müziğe de, ihtiyacı kalmadı. Ülkemizde 1980 öncesi çok sesli müzik daha etkindi. Siyasallaşmış bir toplum vardı. Bugün tek sesli müzik etkin. Buna yer yer devrimci müzikçilerin de uyması tuhaf.
***
Rock müziğin genel işleyişi her şeye tepki üzerine kuruludur. Onlara sorsan birer özgürlük savaşçıları olduklarını söylerler. Ama genel olarak özgürlüğü serbestlik diye algılar ve algılatırlar. Bu yüzden insanların toplumsal sorunları sahiplenerek hareket etmesini önlüyorlar. En önemlisi uzun soluklu mücadelenin kısa soluklu ve bir heves olarak kalmasını sağlıyorlar. Çünkü müzikleri anlık deşarj amaçlı. Müzikle birlikte içlerindeki enerji boşalıyor, o anki toplumsal baskı atılıyor. Mücadele için gerekli enerji tüketiliyor. Bu yüzden her şeyi eleştiren ama hiç bir şeye bağlanamayan insanlar ortaya çıkıyor. Devrimci müzikçiler bu alanın dışına çıkmalıdır. Sistem bu tarz müziklere dair sürekli popülerliğini artırırken biraz zor, ama yapılması gerekiyor. Çünkü insanlar bu tarz müziklerle kulağı kirlendiği gibi gürültünün o korkunç şiddetine de alışıyor. Çoğu barda şöyle yazıyor. “Yüksek sesten dolayı kısa süreli işitme rahatsızlığı yaşayabilirsiniz”. Kimse pek rahatsız değil, garip ama gerçek. Unutmayalım müzik seslerin düzenlenmesi olduğu gibi aynı zamanda gürültüdür… hele de organizmamıza uygun değilse korkunç bir şiddettir.
***
Müzikçi kendini, bir entelektüel olarak görmüyor, artık. Ülkemizde estetiğe, felsefeye, sanata ilgisizlik genel olarak var. Bu müzikçilerde daha açık görülüyor. Nitelikli bir müzik dergisinin olmaması bunun açık göstergesi, oysa en çok para kazanan da müzisyenler. Toplumsal çöküş müzikte daha rahat görülüyor, para sesleri kabalaştırırken müzikçiyi ve halkı uyuşturuyor. Müzikçi kendini daha çok eğlence adamı olarak görüyor… bir entelektüel kültür insanı olarak değil.
***
Hıristiyan öğretisini yayan en önemli ideolojik araç müzikti. Romalılar kilise müziğinin çekiciliğini önleyemediler. Müzik bundan sonra kilise babalarının en önemli ideolojik aracı oldu. Burjuvazinin aynı çabayı klasik müzik için yaptığını söyleyemeyiz. Bugün popüler müziği çıkarmak için yaptığı mücadeleyi gördükçe. Bugün devrimci müzikçiler popüler müziğin çarkından çıkmalıdır. Yeni müziğe dair geniş sorgulama içine girmelidir. Fakat bir yandan klasik müzikle devrimci müzik arasındaki mesafe sürekli açılıyor… Bununla birlikte kültürel zenginlik de gitgide azalıyor. Klasik müzik geleneğinden uzaklaşıldıkça bence yeni bir gelenek yaratılamaz. İster istemez devrimci müzik yaptıklarını sanan çoğu kişi, sistemin müziğini tekrarlıyor.
***
Genel olarak müzik de televizyon gibi bir aptallaştırma, apolitikleştirme aracı. En önemlisi kavganın kendisine yönelik çabayı engelliyor. Ajitasyon ve propaganda müziği yaptıklarını sanan devrimci müzikçiler yanılıyor. Çünkü müziğin en önemli yanı insan olarak varlığımızdan erinç duymak duygusunu bu müzikçiler de engelliyor. Bu yüzden doğru dürüst ajitasyon ve propaganda yapamıyorlar.
***
Klasik müzikçilerin büyük çoğunluğu umudun değil de müzik ve matematiğin tanrılardan çalındığına inanır. İnsanlığın büyük tarihi boyunca müzik ve matematik tanrısaldı. Oysa, bu saygıyı günümüz müzikçilerinin çoğunda göremeyiz. Sorun müziğin kutsallık sorunundan daha çok ciddiyet sorunudur. Hıristiyanlık öğretisini yayan kilise babalarında ve burjuva devrimleri sırasında burjuvazinin klasik müziğe dair ciddiyeti vardı.
***
Bakın Hanns Eisler, ne diyor. “Klasik ve modern müziğin büyük mirasını emekçi halkın sahip çıkacağı biçimde ele almaya dek, çok kısa sürede bir atom enerjisi istasyonu kurabiliriz, aya bile daha çabuk ayak basabiliriz. Çünkü müzik dinlemek çalışmayı gerektiriyor. Bu olmadıkça dinleme, en gelişmiş toplumsal bilincin bile gerisinde kalır.” (1)
1 Şubat 2008
(1) Müzik Üzerine Tartışmalar, Evrensel Basım Yayın, 2006, İstanbul.

Hiç yorum yok: